YSK'nın Kararı Bir Hukuk İhlali ve Skandaldır
Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ
16 Nisan günü oylamanın sonlarına doğru birçok sandıkta mühür taşımayan zarf ve oy pusulası kullanıldığı, bazı sandıklarda sonradan mühür eksikliğinin ikmal edildiği kamuoyuna yansımış, kimi sandıklarda sandık kurulu üyelerinin boş oy pusulalarına evet mührü bastıkları ve sandığa attıklarına, oy kullanan kimi siyasi parti yetkililerinin de açıkta oy kullanıp, fotoğraflayıp bunları sosyal medyada paylaştıklarına dair görüntüler yine sosyal medyada yer almıştır.
Yine 16 Nisan akşamı YSK Başkanı Sadi Güven, bir iktidar partisi yetkilisinin başvurusu üzerine henüz oylama sonuçlanmadan ve bir itiraza konu edilmeden TERCİH yerine EVET mühürlerinin kullanılmasını, ayrıca mühürsüz zarf ve oy pusulalarının da geçersiz sayılmayacağını açıklamış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin seçme ve seçilme hak ve özgürlüğüne vurgu yapılmıştır. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, seçimlerin yargıç denetiminde güven ve dürüstlük kurallarına uygun biçimde yapılması ilkesini önemsemeyenler için sorun yok. Ne var ki içinde azıcıkda olsa saydığımız ilke ve inançtan kalmış insanlar bakımından bu yaşadıklarımız eşi, benzeri görülmemiş, hiç bir zaman unutulmayacak ve affedilmeyecek nitelikte bir skandal, bir hukuk ihlalidir.
Hukuk tanımamazlık
YSK 16 Nisan’da halkoylamasının, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı ilkelerine uygun olarak dürüst ve güvenli bir şekilde sonuçlandırılmasını taahhüt etmiştir. 14 Şubat 2017 tarih 97 nolu kararına ekli 135/1 sayılı genelgesinin 41. maddesinde zarfların, 43. maddesinde oy pusulalarının geçersizliğine ilişkin düzenleme yapmış ve TERCİH mührünün kullanılacağı defalarca yinelenmiş ve 30/ba maddesinde oy pusulasında TERCİH mühründen başka bir yazı, imza ve işaret bulunmaması gerektiğine yer vermiştir. 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanu’nun 98. maddesinde İlçe Seçim Kurulu ve Sandık Kurulu mührünü taşımayan zarfların, 101. maddesinde İlçe Seçim Kurulu ve Sandık Kurulu mührünü taşımayan oy pusulalarının geçerli olmayacağı düzenlenmiş, hangi oy pusulalarının geçerli kabul edilebileceğine dair istisnalar sayılmış, bu istisnalar içinde başka bir işaretin yer almasına veya Kurulların mühürlerinin eksik olması haline yer verilmemiştir.
Nitekim 135/1 sayılı genelge de bu hükümlere istinaden çıkarılmıştır. 298 Sayılı Yasanın 131. maddesi ise YSK'nın itirazlar üzerine verilen kararlar hariç olmak üzere verilen kararlarının şikayet edilebileceğini ve bunun üzerine yine YSK'nın şikayete konu kararını kaldırabileceği hükmünü taşımaktadır. Ayrıca Anayasa'da seçimlerin yargıç güvencesinde yapılacağı düzenlemesi yer almaktadır. Bilinmelidir ki seçimlerin yargıç denetiminde yapılmasından amaçlanan şey seçimlerin şaibeden arındırılması, dürüstlük kurallarına, Anayasa ve yasalara uygun, güvenli bir biçimde yapılmasını sağlamaktır.
AİHS ise seçme ve seçilme hakkının kullanılmasını güvenceye almıştır. Seçimlerin güvenli, dürüst ve yargıç denetimi altında yapılması ilkelerinden vazgeçmemiştir. Şekil bir geçerlilik şartıdır ve bir hakkın kullanımının ihlali olarak değerlendirilemez. Diğer yandan Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi de seçmenlerin iradelerinin serbestçe açıklanabileceği, gizli ve eşit oya dayalı, dürüst seçimlerde oy kullanma hakkının korunmasını amaçlamaktadır. Türkiye bu sözleşmelerin tarafı olduğuna göre YSK üyesi yargıçların bu ilke, sözleşme ve yasaları bilmemesi düşünülemez.
Yapılan kanunsuzluktur
Ne yazık ki Anayasa değişikliğinin halkoylamasında YSK'nın özen göstermediği tek şey halkoylamasının güvenliği, dürüstlük kuralları ile yasa ve genelgelere uygun yapılmasını sağlama görevi olmuştur. 298 Sayılı Yasanın 98 ve 101. maddesinde sayılan ve genelgelere de yansıtılan halkoylamasında kullanılacak zarflar ve oy pusulalarının geçerliliğine ilişkin düzenlemeler, şekil şartları kesin olup hiç bir biçimde şekil ve geçerlilik şartı olan Sandık Kurulu mührü eksikliği görmezden gelinemez, bu eksikliği taşıyan oy pusulularına ve zarflarına geçerlilik sağlanamaz. Aksi davranış, yani YSK'nın Sandık Kurulu mührü taşımayan zarf ve oy pusulalarını geçerli sayması kararı tam kanunsuzluktur. Usulüne uygun şekilde oy kullanan seçmenin, usulsüzlük yapanlara karşı seçme hakkının ihlali niteliğindedir. Gelinen durum seçimlerin güven ve dürüstlük kuralları içinde yapılmasını denetlemekle görevli YSK Anayasa değişikliği halkoylamasını verdiği tam kanunsuzluk hükmündeki kararı ile şaibeli hale getirmesidir. Üstelik bu karar baskıcı yanıyla öne çıkmış bir iktidar partisine mensup yetkilinin talebiyle ve itiraza konu edilmeksizin alınmıştır.
İhlaller soruşturulsun
Halkoylaması daha sonuçlanmadan 298 Sayılı Yasanın 98 ve 101, 135/1 sayılı genelgenin 41, 43 ve 30/ba madde hükümleri değiştirilmiş, hatta ortadan kaldırılmıştır. Yasa hükümlerinin ortadan kaldırılması sonucunu doğuran bu karar şaibeyi katlayarak büyütmüş, YSK'ya duyulan güveni yok etmiştir. Şimdi yapılacak iş, YSK'nın tarafsızlığına dair duyulan güvenin sağlanması, halkoylamasının şaibeden arındırılması, tam kanunsuzluk hükmündeki Sandık Kurulu mührünü taşımayan ya da TERCİH'ten başka EVET veya benzeri bir işaret taşıyan oy pusulalarının ve zarfların geçerli kabul edileceğine dair YSK karanının 298. Sayılı Yasanın 131. maddesi gereğince ortadan kaldırılmasından ibaret olmalıdır. Ayrıca sosyal medyaya yansıyan, YSK'nın da malumu olan görüntülerin, seçim ihlallerinin saptanıp gereğinin yapılması da Kurul’un görevleri cümlesindendir.