Basın Açıklaması
11 Ocak 2015 tarihinde gerçekleşen bir eylem nedeniyle, eylemden bir ay sonra, kovuşturulması izne bağlı Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla bir kişinin önce gözaltına alınması, bu kadar süredir kaçmamış olan şüphelinin, kaçma şüphesinden ve o zamana kadar toplanmamış delillerin toplanmasından söz ederek, katalog suçlar kapsamında kalmayan suçun, katalog suçlar kapsamında kaldığını belirterek İzmir Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklama kararı verilmiştir.
Ardından iki ayrı kentte hakaret oluşturduğu iddia olunan sözlerin suç olmadığını anlatmak amacıyla destek açıklaması yapan ve bu sırada aynı sözleri tekrarlayan iki yurttaşımız daha tutuklanmıştır.
Soruşturma ve yargılama yapmanın da ortalama zeka gerektirdiğinin farkında olarak, izni alınmamış, suç olup olmadığı tartışmalı, siyasilerin katlanması gereken ağır, incitici eleştiriler olarak da kabul edilmesi mümkün, niteliği gereği karartılması mümkün olmayan delillere dayanan böylesi bir suç isnadı için yapılan soruşturmanın gözaltı ve tutuklama ile sonuçlanması hukuk kurallarıyla izah edilemez.
Bu durum Yargıçlar Sendikası olarak bizim; özel yargıçlar eliyle (sulh ceza yargıçları) geleceğini belirttiğimiz tehlikenin hayata geçirilmesinden başka bir şey değildir.
Son dört beş yıl içinde yargının yapısıyla sürekli oynayarak, her seferinde ayrı bir politik mülahazayla, bazen de hezeyanla baskı ve kontrolü artırıcı yeni mahkemeler, hakimlikler ihdas edilmiştir. Gittikçe daha çok otoriterleşen siyasi iktidarın yargıya egemen olmaktan, yargı eliyle hükümranlığını ve toplumsal baskıyı artırmaktan başka bir amacının olmadığı her gün yeni bir vakayla karşımıza çıkmaktadır.
İç güvenlik paketiyle yapılmak istenen ise ele geçirilemeyen, henüz kontrol edilemeyen yargı unsurlarının önünden soruşturma kaçırmak, suç soruşturmasında yargıyı by-pas etmektir.
Önleyici kolluk tedbirleri ile suç soruşturmasını bir birine karıştırıp doğrudan siyasi iktidarın emrindeki idareyi yargısal alanlara da hakim kılarak sürekli bir olağanüstü hal rejimi yaratılmak, adil yargılanma, savunma hakkı, gösteri ve protesto, düşünce özgürlükleri askıya alınmak istenilmektedir.
Kovuşturulması izne tabi Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle son birkaç aydır yapılan soruşturmalar, değişik yerlerdeki sulh ceza hakimleri ile savcıların benzer refleksleri, farklı davranan yargıç ve savcıların cezalandırılması, diğerlerinin ödüllendirilmesi asla tesadüf olarak değerlendirilemez. Bu kadar tesadüf ancak tek adamlı bir siyasal rejimin yargı eliyle kotarılmaya çalışıldığının, yargının bağımsız ve tarafsız hareket edemediğinin delili olabilir.
Yakın zamanda HSYK tasarrufuyla özel yetkili mahkemeler yaratılma olasılığı son yetki kararnamesiyle kendini gösteren, ben geliyorum diyen bir hal almıştır.
Bu vesileyle önce yargının yapı taşlarıyla oynanması, sonra anayasal suç bürolarının ihdası, arkasından iç güvenlik paketiyle mülki ve kolluk amirlerinin arama, dinleme, yakalama, gözaltına alma gibi konularda yargıç ve savcı yetkileriyle donatılması artık geldiğini bağıra bağıra söyleyen, demokrasi ve hukuku ortadan kaldırmaya yeltendiğini açıkça ifade eden tehlikeli bir halin mevcudiyetine işaret etmektedir.
Demokrasiyi, hukuku, hakları ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerinin korunması, savunulması her yurttaş gibi bizim de görevimizdir. Yargıçlar Sendikası olarak, hak ve hukukumuza, varlığımıza yönelik her türlü saldırıya her platformda tüm gücümüzle karşı koyacağımızı kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.
YARGIÇLAR SENDİKASI