YENİ HUKUKSUZLUK; ETKİ AJANLIĞI
Anayasa Mahkemesinin iptal kararları kapsamında bazı yasalarda değişiklik yapılmasına dair kanun çalışmaları sırasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk bölümüne 339/A maddesi ile 9. Yargı paketi görüşmelerinde gündeme gelen ve geri çekilen etki ajanlığı olarak tanımlanan yeni bir suç ihdasına ilişkin teklif kabul edilerek Adalet Komisyonu tarafından meclis genel kuruluna gönderilmiştir.
Düzenleme, “Madde 339/A-(1) Bu bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;
- Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar,
- Türkiye’de suç işleyenler, hakkında, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. ..” şeklindedir.
Söz konusu düzenleme, hukukun amaç ve işlevine, beslendiği evrensel ilkelere, Anayasa ve ceza hukukunun ise üzerine inşa edildiği bütün temel kavramlarına aykırıdır. Hukuk, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin temel güvencesini teşkil ettiği gibi öngörülebilir bir toplumsal yaşam vaad eder. Bu nedenle ceza hukuku suçta ve cezada kanunilik ilkesi üzerinde yükselir ve yurttaşa hangi eylemin hukuk dışı olduğunu somut ve objektif verilerle izah eder.
İhdas edilmek istenen suç, herhangi bir eylemi tarif etmediği gibi objektif hiçbir sınır da belirlememektedir. Teklifte belirtilen, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları kavramı ile yabancı organizasyonun çıkarları gibi kavramlar soyut, belirlilik içermeyen, keyfiliğe yol açacak ifadelerdir.
Hukukun yozlaşması, yargının siyasallaşması gibi ciddi sorunların atfedildiği bugünkü yargı sisteminde, söz konusu düzenlemenin yürütmenin siyasal menfaatlerine uygun adli sonuçların yaratılması dışında bir amaç ve hedefe hizmet etmeyeceği açıktır. Toplumun yargıya güveninin büyük oranda tartışmaya açıldığı, yargının toplumun adalet ihtiyacını giderme hedefinden giderek uzaklaşıp yürütmenin politik kaygılarını gidermeye yöneldiği algısının bu denli yaygın olduğu dönemde, öznel kavramlara yaslanan bu düzenlemenin düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri daha da arttıracağı görülmektedir.
Suçun unsurlarının soruşturma değil, kovuşturma iznini verecek siyasi makam tarafından belirleneceği, temel cezanın alt sınırı nedeniyle tüm toplumu hapis tehdidi altında bırakacağı, gazetecilik faaliyeti ve basın özgürlüğü kapsamında tanımlanan pek çok aktivitenin bir anda suça dönüşebileceği, dikkate alındığında düzenlemenin hukuk devleti ilkesi ile asla örtüşmeyen, örneklerinin totaliter rejimlerde görüldüğü bir modeli tanımladığı anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının tanımladığı hukuk devleti ilkesi ile açık, çoğulcu, katılımcı demokratik toplum hedefine açıkça aykırı bu teklif geri çekilmelidir. Yasama organı, Adalet Bakanlığı ve yargı bürokrasinin üst kurumlarını, yargı kamuoyunu; toplumun, ifade özgürlüğü, haber alma özgürlüğü, demokratik hakları kullanma özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak yerine arttırmak sonucunu doğuracak bu teklife karşı, Anayasal ilkeleri savunmak adına sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
YARGIÇLAR SENDİKASI