Gezi Davası

Gezi Davası

         Kamuoyunda “Gezi Davası” olarak bilinen davada, daha önce verilen beraat kararının üst derece mahkemesi tarafından kaldırılması sonrası yeniden yaptığı yargılama sonucu, sanıklara yüklenen suçları sabit görerek bir kişinin müebbet ağır hapis, yedi kişinin de 18’er yıl hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, kararla birlikte sanıkların tutuklanmasına karar vermiştir. Karar, oy çokluğuyla alınmıştır. 
Davanın bilinen niteliği itibariyle toplumun geniş kesimlerince tartışılmış, siyasilerin politik tartışmalarında önemli bir gündem maddesi olmuştur. Bu bağlamda her düzeyde siyasiler tarafından davanın yargılama sürecinde birçok kez sanıklara ilişkin hukuksal değer yargısı ifade eden açıklamalar yapılmıştır.  
Anayasamız gereği mahkemeler bağımsız, yargıçlar tarafsızdır. Hiç kimse mahkemelere emir ve talimat veremez, telkin ve tavsiyede bulunamaz. Yargıçlar hukuka uygun, vicdani kanaatlerine göre karar verirler (Anayasa 138). 
Herkesi bağlayan ve saygı duyması gerekli olan bu evrensel hukuk ve anayasal ilkeler ışığında bir değerlendirme yapılması zorunlu görülmüştür. 
Öncelikle belirtmeliyiz ki; burada mahkeme kararının hukuken doğruluğu ya da yanlışlığı irdelenmeyecektir. Ancak, ülkemizin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala hakkında vermiş olduğu tutuklamadaki hak ihlali kararı görmezden gelinerek karar verilmesi ve mahkemenin daha önce beraat kararı vermesi, son mahkûmiyet kararının da oy çokluğuyla alınması, kararın hukuken tartışmalı olduğunu, tartışılacağını göstermiştir. 
Yargıcın tarafsızlığı sadece iç dünyasıyla ilgili bir durum değildir. Yargıç tarafsızlığını ,  her aşamada eylem ve işlemleriyle de göstermelidir. Davanın karar duruşmasında savunma avukatları, mahkeme heyetinde yer alan bir üye yargıcın geçmişte bir siyasi partiye üyelik ve milletvekilliği aday adaylığını ve politik tercihine ilişkin siyasi mesajlarını dile getirerek davadan çekilmesini talep etmiş, bu talep mahkemede karşılık bulmamış, sözü geçen yargıç davadan çekilmemiştir. Yargıç tarafsız olmakla birlikte tarafsız görünmek zorundadır. Bu durum mahkemenin tarafsızlık görüntüsüne ağır bir gölge düşürmüştür.  
Yargıçlar hukuka uygun ve vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Buradaki “vicdan” yargıcın kişisel vicdanı yanında, kararın toplumda bulduğu karşılığı da ifade eder. Yargıcın vicdanı ile toplumun vicdanının büyük ölçüde örtüşmesi beklenir. Mahkemenin mahkûmiyet kararı toplum vicdanında tam karşılık bulamamış, toplumun önemli bir kesimi tarafından karar onaylanmamıştır. Bu durum elbette toplumun önemli bir kesiminin adalete ve yargıya olan güven ve inancını bir kez daha sarsmıştır.  
Yargıçlar Sendikası olarak özlenen tarafsız ve bağımsız yargının kurulması, hukuk devletinin bütün kurum ve kurallarıyla yeniden işlerlik kazanması, toplumun adalete ve yargıya olan güven ve inancının yeniden sağlanmasının temel amacımız olduğunu kamuoyuna bir kez daha hatırlatıyoruz.

Yargıçlar Sendikası Yönetim Kurulu