İstanbul Barosu Olağanüstü Genel Kurulu Hakkinda Basın Açıklamamız

İstanbul Barosu Olağanüstü Genel Kurulu Hakkinda Basın Açıklamamız

 

      Barolar, dayanağını Anayasamızdan alan kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleridir. Ülkemizde; hukuksal ilişkilerin düzenlenmesi, sorun ve uyuşmazlıkların  adalet ve hakkaniyetle çözümlenmesinde hukukun tam olarak uygulanmasına yönelik toplumsal gereksinimin karşılanması bakımından kamusal bir hizmeti de üstlenen avukatlarımızın; mesleki olarak örgütlendiği sivil toplum kuruluşlarıdır.

      Barolar, ülkemizin en büyük ve en eski barosu olarak İstanbul Barosu; anayasal demokrasimizin yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki güçler ayrılığı ilkesinin gerektirdiği medeni işbölümünün gerekleri ile  demokratik toplum düzeninin çoğulcu, katılımcı, hoşgörü ve dayanışmacı değerlerine bağlı kalarak; demokrasimizin gelişmesine katkıda bulunmuş;  bugünlerde olduğu gibi, çok daha olağanüstü olumsuzlukların yaşandığı zamanlarda da laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin savunucusu olmuştur.

      Bugün ülkemizde 147 yıllık tarihi ile toplam beş anayasa dönemini yaşamış, 70.000’e yakın üyesi bulunan dünyanın en büyük barolarından biri ve savunmanın bu topraklardaki en kadim kurumu olan İstanbul Barosu; her zaman ki olgunluğuyla gerçekleştirdiği genel kurulunun iradesiyle oluşturduğu sorumlu organlarının; amacı dışında faaliyet gösterdiği ileri sürülerek faaliyetinin sona erdirilmesi istemiyle yürütülen bir yargısal süreçle  karşı karşıya bırakılmıştır. Oysa Baroların; hukuka aykırılıkları eleştirme, hak savunuculuğu ile toplum adına hukukun üstünlüğünü savunma ve bu konudaki görüşlerini açıklama, ifade ve örgütlenme  özgürlüğünden en geniş bir biçimde yararlanma hakkı bulunduğu tartışmasızdır.

      Ancak; “dert, insana yol gösterir”. Şimdi İstanbul Barosu; tarihsel ve toplumsal deneyim ve sorumluluğu ile düzenlediği olağanüstü bir kurultayda; özeleştirinin yapıcılığı  ve dayanışmanın gücüyle özerkliğine yönelik müdahaleye güçlü bir yanıt  vermeye hazırlanıyor. Kurultayın; tüm toplumsal kesimlerin örgütlerinin katılım ve desteği ile Baromuzu güçlendireceğine ve bir demokrasi şenliğine dönüşerek demokrasi kültürümüze katkıda bulunacağına inanıyoruz. Yargıçlar Sendikası olarak; bağımsız ve tarafsız yargıçların, mesleki özgüvenleri, anayasal ve toplumsal görev ve sorumlulukları ile  yargının yürütmenin ve özelikle siyasal iktidarın gereksinimlerini gidermeye odaklı bir hukuk üreten, yürütmeye bağımlı ve bağlı bir hukuk mekanizması olarak kullanılmasına izin vermeyeceğine olan inancımızı, mevcut yargısal uygulamaların yargıya olan toplumsal güvene verdiği aşınmadan derin bir üzüntü duyduğumuzu paylaşmayı gerekli görüyoruz.

      Ülkemizde, özellikle sivil toplum kuruluşlarına, toplumsal ve siyasal muhalefete yönelik olarak yargısal süreçler işletilerek yapılan müdahalelerle yaşanan sürecin; yargı eliyle toplumun anayasasızlaştırılması, giderek uluslararası hukukun yurttaşlarımızın hukuk güvenliği ve temel hak ve özgürlükleri bakımından iyileştirici etkilerinin ortadan kaldırılması, insanlığın ulaştığı  üstün ve evrensel hukuk ilkelerinden ulusumuzun yoksun bırakılması, Cumhuriyet devriminin uygar toplumlarla bütünleşme hedefinden sapılması, ülkemizin uygar dünyadan uzaklaştırılması ve yalnızlaştırılarak kapalı bir topluma dönüştürülmesi sonucunu doğuracak bir yolu açacağı unutulmamalıdır.

        Yargının bağımsızlığına olan inancımızı vurgulayarak; olup bitene kayıtsız kalmanın, giderek otoriterleşen yönetim anlayışının meşruiyet kaynağı ve işbirlikçisi yargı görüntüsünün yarattığı algının, gerçek olması kadar ağır sonuçları olacağını da anayasal iktidarımızı paylaşan yasama,yürütme ve yargı organının ilgili kurumlarına ve tüm toplumsal kesimlere  hatırlatırız. Bu durumun;  ulusumuzun hukuka olan inanç ve bağlılığını azaltacağı, hukukdışı arayışları çoğaltacağı, giderek anayasamızın hedeflediği açık, katılımcı, çoğulcu ve hoşgörüye dayalı demokratik toplumu tehlikeye düşüreceği, en başta siyasal iktidar ve tüm toplumsal kesimler tarafından  görülmeli; yargı organları da bu algının giderilmesi için üzerine düşen görev ve sorumluluğunun gereklerini tam bir bağımsızlık ve tarafsızlık içinde yerine getirmelidir.

       Biliyoruz; neoliberalizmin ülkemizde ve dünyadaki siyasal ve ekonomik olumsuzlukları en çok bizim coğrafyamızda; “barış güvercinini” tedirgin ediyor. İnanıyoruz; ülkemiz Anadolunun kültürel zenginliği, toplumsal birikimi, çok daha olumsuz koşullarda verdiği Ulusal Kurtuluş Savaşını aydınlanmacı bir Cumhuriyet devrimi ile taçlandırmış olmasının özgüveni ile tüm dünyaya; dayanışmanın, paylaşmanın, katılımcılığın, hoşgörünün onarıcı ve kurucu etkileri ile genç demokrasimizin ‘çoğunlukçu çocukluk hastalıklarının’, ‘çoğulculuk’ ile iyileştirilebileceğini gösterecektir.   

    Şimdi; İstanbul Barosunun tarihsel ve toplumsal sorumluluğunun gerektirdiği hukukun üstünlüğünün savunulması mücadelesinde her zaman yanında olduğumuzu, genel kurullarının iradesi ile oluşmuş organlarının faaliyetine son verilmesine yönelik yargısal süreçten üzerlerindeki şüphelerden arınarak çıkacaklarına, olağanüstü genel kurulun demokrasi şölenine dönüşerek Baromuza ve ülkemize demokrasi ve hukuk mücadelesinde güç katacağına inandığımızı; bu süreçte İstanbul Barosunun yanında olduğumuzu kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.                            

 Yargıçlar Sendikası