YARGI ETİĞİ İLKELERİ: SAMİMİYETE VE LİYAKATE DAVET
Yargı Etiği İlkeleri: Samimiyete ve Liyakate Davet / Ayşe Sarısu Pehlivan – Yargıçlar Sendikası Başkanı 2019 yılında Türk Yargı Etiği Bildirgesi Resmi Gazetede ilan edilmiştir. Yargı Etiği İlkelerinin İlk şartı; hakim ve savcılar insan onuruna saygılıdır insan haklarını korur ve herkese eşit davranır. İkincisi; Hakim ve savcılar bağımsızdır. Üçüncüsü; Hakim ve savcılar tarafsızdır. Dördüncüsü; Hakim ve savcılar dürüst ve tutarlıdır. Beşincisi; Hakim ve savcılar yargıya olan güveni temsil ederler Altıncısı; Hakim ve savcılar mahremiyeti gözetirler Yedincisi; Hakim ve savcılar mesleğe yaraşır şekilde davranırlar Sekizincisi; Hakim ve savcılar yetkindir ve mesleklerinde özenli davranır.
Ana başlıkları bu şekilde olan Türk Yargı Etiği Bildirgesinin temel dayanağı Bangalore Yargı Etiği Bildirgesi‘dir ve bu bildirgenin dayanağı aslında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘dir. Bangalore Yargı Etiği Bildirgesinin o dönemki HSYK tarafından imzalanması Türkiye’deki ilk yargı derneği olan YARSAV tarafından desteklenmiş ve sahip çıkılması gerekliliği konusunda büyük çaba sarf edilmiştir. Yazımın konusu Yargı Etiği İlkeleri’nin nasıl hayata geçirileceği. Aslında malumun ilanı gibi olacak. Hepimiz biliyoruz bunu.
Ülkemizde her şey kağıt üzerinde mükemmel ya da mükemmele yakındır. Bunu 1o yıl kadar önce Avrupalı bir meslektaştan duymuştum. Bu nedenle konuşulması gereken öncelikle samimiyettir. Neden bunu söylemek zorunda kaldım, açıklayayım. İlk ilkemiz “Hakim ve savcılar insan onuruna saygılıdır. İnsan Haklarını korurken herkese eşit davranır” ilkesini nasıl uygulanır hale getirebiliriz dediğimizde önce kurumsal sonra bireysel davranış ile uygulamaya geçirilmesi mümkündür. Kurumsal olarak öncelikle yargının en tepesindeki kurul olan HSK bunu hayata geçirmek yükümlülüğündedir. HSK bu kurala uyması gereken hakim ve savcılarla ilgili tasarruflarında yargı görevini ifa eden yargıç ve savcıların onuruna saygılı ve eşit davranış sergilemek zorundadır. Örneğin yıllardır mevzuatına hâkim olduğu bir mahkemeden gerekçesiz bir şekilde alınması ve yine hiçbir ilke kararına uymayan atama yapılması, siyasetin etkisi ile disiplin soruşturması açmak gibi iş ve işlemler yapmayarak bu ilkeyi uygulayabilir. Daha da somutlaştırmak gerekirse benimle ilgili 2020 yılında tamamen bir insanın yaşama hakkına sahip çıkan tweet nedeniyle yaptığı işlemler, disiplin ve cezai takibat işlemleri tamamen bu kuralın nasıl uygulanmayacağını göstermesi açısından önemlidir. Siyasallaşan yargının en tepesindeki kurulun samimiyetsiz olduğunu göstermiştir. Bireysel davranış ise Yargıçların ve Cumhuriyet Savcılarının, yargılama faaliyeti esnasında eşit davranmak zorunda olduğu kişilere karşı, insan hak ve onurunu zedeler nitelikte sözsel ve davranışsal tutum içerisinde olmamasıdır ki; uygulaması en kolay ilkedir. Yargılama faaliyeti adaleti bulma ve uygulama faaliyetidir ki zaten adalete erişimin engellenmesi için olmazsa olmaz tutumdur. İkinci İlke “Bağımsızlık” İlkesidir. Bu ilke hepimizin bildiği ve sürekli tekrar ettiğimiz üzere; siyasete, kendi meslektaşlarına, kendi inanç ve değerlerine, basına ve kamuoyuna karşı bağımsızlık demektir. Bu ilke çok güçlü bir yargı inşası için olmazsa olmazdır. En başta HSK’nun bağımsız olması gerekir ki, şu andaki anayasal düzenleme bunun tam tersine yargıyı siyasete bağlamıştır.
Bu ilkenin uygulanabilmesi için öncelikle HSK’nun yapısının değiştirilmesi gerekir. Başkanı olduğum Yargıçlar Sendikası’nın bu konudaki çalışması tüm siyasi partilere gönderilmiş ve Web sitesinde yayınlanmıştır. Bağımsız yargının inşası için HSK Kanunu ve 2802 sayılı Kanunda değişiklik yapılması da gerekir. Yine sendikamızın bu konuda çalışmaları vardır ve Web sitemizde yayınlanmıştır. Üçüncü İlke “Tarafsızlık” İlkesidir. Yine burada da en başta HSK’nun tarafsızlık ilkesine sahip çıkması gerekir. Bunu tasarrufları ile göstermesi gerekir. Ne yazık ki HSK, tam tersi siyasetin taraftarı olmayı tercih etmiştir. Zaten üyeleri taraf olmak üzere belirlenmektedir Kendisini seçenin tarafı olduğunu siyasi davalara bakan yargıçların atanmasında kendini göstermiştir. Örneğin; Kozagaçlı, HDP milletvekilleri ve genel başkanının yargılandığı davalarda, Rojava Olaylarının yargılandığı davada yargıçların tutumu önemlidir. Yargıçların devleti korumak gibi bir görev üstlendiği, daha doğrusu misyon üstlendiği bir yargı düzeninin varlığı söz konusudur. Devleti şu an tek parti yönetimi altına olduğunu, daha doğrusu devleti tek kişinin yönettiğini söylemek yanlış değildir. Yargının görevi tek kişinin söylediğini yapmak da değildir. Hatırlamak gerekir; çay toplama fotoğrafı servis edilmiştir. Tarafını seçtiği gösterilmiştir. Bir diğer örnek de Yüksek Yargı Organlarının emekli askerlerin bildirgesine karşı yaptığı kamuoyu açıklamasıdır ki tamamen bir yankı odası oluşturma çabasıdır ve karşılık bulmuştur. İlk derece mahkemelerinde yankı ses getirmiştir. Dördüncü İlke “Hakim ve Savcılar Dürüst ve Tutarlıdır” ilkesidir. Bu ilke de güce yaslanmayan, mesleğe alım sınavlarında liyakat esasına göre eleme yapılan, bilimsel kurallara uygun oluşturulan, heyet önünde yapılacak bir sınav sonucunda mesleğe alımları yapılan hakim ve savcıların varlığı ile mümkündür. Değişen güç odaklarına göre şekil almış hakim ve savcılar ile mümkün değildir. Bir Diğer İlke “Hakim ve savcılar yargıya olan güveni temsil ederler.” Öncelikle hakim ve savcıların liyakatsizliği önemli bir sorundur. Hukuka uygun olmayan, kamuoyunda kabul görmeyen, aynı olaylarda farklı kararlar veren yargıç ve cumhuriyet savcıları varken bunu hayata geçirmek mümkün değildir. Siyasetin yargıdan elini çekmesi ile bu ilke uygulanabilir. Altıncı İlke “Mahremiyetin Gözetilmesidir.” Bu ilke yargılama faaliyeti esnasında; yargılama konusu olaylarla sınırlı inceleme yapmak, yargılama sürecinde kişinin hak ve özgürlüklerini korumak ve kollamak yükümlülüğüne uygun tutum içinde bulunmaktır. Yedinci İlke “Hakim ve Savcılar Mesleğe Yaraşır Şekilde Davranır ve Yaşar” İlkesidir. Bu ilke “mesleğe yakışır davranış nedir, nasıl olur?” sorusunun cevabıdır aslında. Bu konuda ciddi çalışmalar yapılması gerekir ki bu ilkenin içi doldurulabilsin. Yargı Etiği İlkeleri’nin Sekizincisi “Hakim ve Savcılar Yetkindir, Mesleklerinde Özenli Davranırlar” ilkesidir. Yetkinlik, uyguladığı mevzuata hakim olan, bilimsel araştırmalara önem, veren hukuki araştırmaları ve yargı kararlarını takip eden, İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını takip eden ve adaletin tecellisi için çalışan, yargının mevcut durumunu kendine dert edinen, dosyasını sadece bir sayı olarak görmeyen, her bir dosyanın içinde bir hayat hikayesi olduğunu bilen ve önemseyen yargıçla mümkündür. Özenli davranma tabii ki önemlidir ancak sayısal yoğunlukta bunu yapabilmek için 7 gün 24 saat çalışan bir yargı sınıfı ile bile mümkün değildir. Özetle Yargı Etiği İlkeleri olarak ilan edilen değerlerin hayata geçmesi için öncelikle samimi ve liyakati önceleyen bir irade olması gerekir. Liyakati gözetmediği sürece etik kurallar sadece kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur.
Kaynak Linki : https://hukukbook.com/yargi-etigi-ilkeleri-samimiyete-ve-liyakate-davet/