BAKANLIKTAKİ BU TELAŞ NİYE?

BAKANLIKTAKİ BU TELAŞ NİYE?

BAKANLIKTAKİ BU TELAŞ NİYE?

Bu gün bazı haber sitelerinde, Hükümetin, HSYK seçimlerinde yaşanan krizi aşmak için 3 farklı formül hazırladığı, bunların tek kişi, tek oy, toplantı yeter sayısı ve RTÜK formülü olduğu haberi yer aldı.
YBP üyeleri daha birkaç ay öncesine kadar çok heyecanlılardı. Herşey istedikleri gibi gidiyordu. Toplantılarına katılım yüksekti. Herkatılımcıyı da yılmaz destekçileri sandı. 2010 HSYK’sının günahlarını cemaate yükleyip, müzmin mağduru oynuyorlardı. Bir taraftan cemaate vuruyor, diğer taraftan da Bakanlık ve TBMM’deki güçleri araçığılıyla 2010 seçimlerindeki gibi istedikleri listeyi blok halinde seçtirebileceklerine inanıyorlardı. Daha sonra üstlendikleri misyon ve etik sözleşmelerini açıkladıkları anda, kendileri ve oluşumları ile çelişir durumun meslektaşlarca fark edilmesi uzun sürmedi. Artık ne özlük haklarındaki iyileştirme hikayelerinin rüşvet olarak sunulması ne de bağımsız yargı konusundaki söylemleri inandırıcı değildi. Onlar da iş ciddiyet bürününce arkalarındaki kalabalığın saman alevi olduğunun farkına vardı. Bu sefer Yarsav ve Yargıçlar Sendikası’ndaki adayların vizyonu, özgül ağırlıkları, geçmişten gelen tecrübeleri ile iyice sağlamlaştırdıklar mücadeleci yapıları, söylemleri ile davranışları arasındaki tutarlılıkları, bağımsız yargıya olan inançları ile hiçbir güce boyun eğmeyeceklerinin tüm yargı teşkilatınca görülmeye başlanmasıyla YBP’nu bir telaştır sardı. Baştan beri ısıtmaya çalıştıkları Cemaatin Yarsav ve Yargıçlar sendikası ile ortak hareket ettiği yönündeki açıklamalarının tozunun son zamanda artırılması da onlara ilaç olmadı. Çünkü örgüt adaylarının kişisel özellikleri ve en baştan beri cemaate olan tavırları, en çok da cemaatle birlikte hareket edildiğini söyleyen kişilerce algı oluşturmak için ağızlarıyla söylenmesine rağmen vicdanlarınca inanılmayan bir durumdu. Şimdi de yürütme, kendilerine lazım olan seçimle gelecek üyeleri tek oy sistemi ile Kurula sokmaya çalışıyor. Ancak tek oy sistemini bir çok meslektaş savunmasına rağmen başta belirttiğim sebeple hiç gündemine dahi almadılar. Yarsav ve Yargıçlar Sendikasının güçlü aday profilleri ve kazanma konusundaki kararlı tavırları Bakanlığı yeni bir hamle yapmaya yönlendirdi.
Öncelikle konu hakkında fikrimi beyan edeyim. Belli bir ideolojik yapının HSYK’da ağırlık kazanması durumunda bu yapının HSYK aracılığıyla tüm yargıyı denetim altına alma imkanı doğar. Bunun haklılığını da bizler 2010 yılından sonra oluşan Kurul sayesinde yaşayarak tecrübe etme imkanı bulduk. HSYK’nın nasıl kolaylıkla vesayetçi bir anlayışa kaydığını hep birlikte gördük. HSYK’nın çoğunluk baskısına dönüşmemesi için her ideolojik görüşün temsili son derece önemlidir. HSYK'da geniş bir temsile dayanan, adil ve çoğulcu bir yapının oluşturulması için, Üye seçiminde her bir yargıç veya savcının SADECE BİR ADAYA OY VERMESİ ESASI getirilmelidir. Bu şekilde belli bir eğilimin temsilcilerinin blok halinde HSYK’ya girmesinin ve hakimiyet kurmasının önüne geçilebilir. Yürütmeden bağımsızlığın daha çok güçlendirilmesi ve yargı bünyesinde iç demokrasinin daha da geliştirilmesi için bu oy şekli zaruret arz etmektedir. Ancak Bakanlık tek kişi, tek oy fikrinde samimi olsaydı; öncelikle Bakanın, müsteşarın ve Cumhurbaşkanınca doğrudan seçilen 4 üyenin Kuruldan çıkarılması için Kanun teklifi verirdi. Ya da en azından YBP’nu oluşturdukları anda “tek kişi tek oy” sistemini tüm kamuoyuna deklare ederdi.
Ancak yürütme haberde de belirtildiği gibi anlaşılan hiçbir şeyi şansa bırakmadan A, B ve C planlarını hazırlamış bile. Yine hiçbir evrensel ilke tanınmadan Kanun çalışmaları tehdit olarak sunulmakta. Bağımsız Yargıya adeta “ya benimsin ya kara toprağın” denilmektedir.
HSYK oluşturulma sisteminde asıl ölçü “ne yürütme ne cemaat, tam bağımsız yargı” olmalıdır.
ÖMER ÜNLÜ