Cumhurbaşkanına Hakaret...

Cumhurbaşkanına Hakaret...

Cumhurbaşkanının parlamenter sistemin fiilen askıya alındığına, anayasal rejimin fiilen değiştiğine ilişkin sözleri ve başbakanı bypas ederek devlet başkanı gibi hareket etmesi bundan sonra eleştirilerin daha da artacağının işareti

MUSTAFA KARADAĞ - Yargıçlar Sendikası Başkanı

Anayasada Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu ve kovuşturulması düzenlenmiş ve Cumhurbaşkanının tek imza ile yaptığı işlemler dışında kalan işlemlerden Başbakan ve ilgili bakanın sorumluluğu hüküm altına alınarak, vatana ihanet suçundan yargılama yöntemi düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler Cumhurbaşkanının görevi gereği yaptığı iş ve işlemlere dairdir. Yani görevini ifa ile ilgili eylemleri nedeniyle sorumsuzluğu söz konusudur.

Peki Cumhurbaşkanının kişisel suçları meselesi ne olacak. Örneğin Cumhurbaşkanının herhangi bir kişiyi tehdit etmesi, hakaret etmesi, yaralaması hatta öldürmesi gibi hallerde soruşturma yapılmayacak mı. Cumhurbaşkanının bağışıklığı var mı? Ya da bu yorum bizi Cumhurbaşkanının istediği kişiye hakaret etme, dövme hatta öldürme hakkı vardır sonucuna götürmez mi?

Sonuç olarak biz Cumhurbaşkanının kişisel suçları nedeniyle soruşturulabileceğini ve karşılıklı işlenebilecek suçlar nedeniyle diğer insanlarla eşit hukuki koruma altında olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu hal bize Cumhurbaşkanına karşı işlenen hakaret suçlamalarında haksız bir fiili ile kendisine karşı suç işlenmesine sebebiyet verip vermediğini tartışma olanağı da verecek ve yönetenler ile yönetilenler arasındaki mesafeyi ve hukuk önündeki “eşitsizliği” giderme konusunda yararı da olacaktır. Asıl önemli yararı ise bu ceza hukuku uygulaması Cumhurbaşkanının yasal sınırları içerisine çekilmesi sonucunu doğurma olasılığıdır.

Diğer yandan hemen söylemek gerekir ki Cumhurbaşkanına hakaret suçundan tutuklama kararı verilebilir mi sorusuna cevabımız: asla mümkün değildir. Zira iddia edilen suçun kovuşturulmasının izne tabi olması esasen bir tutuklama yasağıdır. Aksi davranış ve kararların tamamı hukuk ihlali niteliğindedir.

Son bir yılda, önceki 91 yıldakinden daha çok Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle yapılan soruşturma ve tutuklamanın yaygınlaşmasının sebeplerini anlamak ise asıl üzerinde durulması gereken konu. Ne oldu da 12 yaşındaki çocuktan öğretim üyesine, yazarına kadar bini aşkın insan Cumhurbaşkanına bir şeyler söyleme ihtiyacı duydu. Tabiki bunlar sadece yakalanabilenler(!)

Cumhurbaşkanının parlamenter sistemin fiilen askıya alındığına, anayasal rejimin fiilen değiştiğine ilişkin sözleri ve başbakanı bypas ederek devlet başkanı gibi hareket etmesi bundan sonra eleştirilerin daha da artacağının işareti. Hükümet işlerinin Cumhurbaşkanı tarafından icra ve ifadesiyle savunulması sürdükçe eleştirilerin de kendisine yönelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu da bize Cumhurbaşkanına hakaret suçları soruşturmalarının daha çok olacağını gösteriyor.

Başbakan Erdoğan-Erbil Tuşalp davasından sonra AİHM.nin Nicolas Sarkozy-Eon davasında verdiği ihlal kararı Türk yargısında yeteri kadar karşılık bulmasa da AİHM içtihadı olarak orada duruyor. Anayasa gereği AİHM kararlarının Türk yargısını da bağlayacağı kabul etmemiz gereken bir gerçeklik.

Post modern darbe vs tanımlamalarından sonra Türkiye’de özellikle de siyasi iktidarın geliştirdiği post modern bir demokrasi algı-anlayışı oluştu. Siyasal islam, sünni islam değerleri, siyasi iktidar temsilcilerinin ekonomik-sosyal-siyasal davranışları özgürlük alanı, karşıtı ise yasak kapsamında. Cumhurbaşkanına yönelik AİHM içtihatlarıyla düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı kabul edilen eleştiri sözlerinin hakaret sayılarak soruşturma açılması, hatta şüphelisinin tutuklanması da bu post modern ileri demokrasi anlayışının bir ürünü. Aslında yapılmak istenen basit bir Cumhurbaşkanına hakaret suçu ile suçlayarak siyasi iktidara yönelik eleştirilerin yasaklanması yöntemi.

Yargının sopa olarak kullanıldığı son on yılı değerlendirdiğimizde demokratik hakların kullanımının yine yargı eliyle engellenmesine daha çok tanık olacağız. Bundan sonra her siyasi iktidar eleştirisi Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla karşılacaktır. Düşünce özgürlüğünün, demokrasi talebinin karşısında çıkacak hukuki müessese bundan böyle “anayasal düzeni değiştirme, darbeye teşebbüs suçlaması” değil Cumhurbaşkanına hakaret suçu. Basit, kolay, kullanışlı ve yeteri kadar caydırıcı, korkutucu.

Yapılacak iş ise bir o kadar basit, demokrasi ve özgürlük taleplerini güçlendirmek. Toplumsal muhalefeti siyasi partilerin tekelinden çıkarıp sivil toplum örgütleri aracılığıyla halka maletmek.

 

http://www.birgun.net/haber-detay/cumhurbaskanina-hakaret-97698.html