696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
KAMUOYUNA DUYURUMUZDUR
696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle; yüksek mahkemelerin yapılarının değiştirilmesi, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nunda köklü değişiklikler yapılması, kamuoyunda örtülü af olarak değerlendirilen bir düzenleme yapılmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
İstinaf mahkemelerinin kurulmasıyla içtihat mahkemesine dönüşeceği söylenerek üye sayısı azaltılan Yargıtay'a 100, Danıştay'a ise 16 yeni üye seçilmesi düzenlemesi, 2010'da yaşanan yargı depreminin artçılarının hala sürdüğünün göstergesidir. Ayrıca bu düzenleme, kendi içinde bir çok çelişki içermektedir:
Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre, "İstinaf Kanun Yolu"na ilişkin düzenlemelerin yürürlüğe girdiği 20.07.2016 tarihinden sonra Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Dairelerince verilen kararların %5'ine, Hukuk Dairelerince verilen kararların %11'ine karşı Yargıtay'a; Bölge İdare Mahkemelerince verilen kararların da sadece %11,8' ine karşı Danıştay'a temyiz yoluna başvurulduğu halde, Yargıtay'ın üye sayısının 100, Danıştay'ın üye sayısının ise yalnızca 16 artırılması bir çelişkidir. Öte yandan, Yargıtay üye sayısı arttırılırken, 10 yıldan fazla hapis cezasına ilişkin kararların denetiminin talep halinde duruşmalı yapılması uygulamasından vazgeçilmesi de başka bir çelişkidir.
Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile yakınlarının sağlık harcamalarının TBMM üyeleriyle aynı düzenlemeye tabi hale getirilmesi, erkler ayrılığı ilkesi açısından şekli olarak sevindiricidir. Ancak, yüksek mahkeme üyeleri ile diğer yargı mensupları arasında astlık üstlük ilişkisi doğuracak şekilde, bölge adliye ve ilk derece mahkemeleri mensuplarının düzenlemeden ayrık tutulması, çalışma barışını bozucu sonuçlar doğurmaya açıktır.
Öte yandan, özellikle Yargıtay hukuk ve ceza genel kurul üyeliklerinin sabitlenmesi ve Yargıtay'a yapılan 100 yeni üye ataması, HSK'nın oluşum şeklinde olduğu gibi yürütmenin yargı üzerinde sürekli bir denetim kurma kaygısını da beraberinde getirmektedir.
Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Ceza Kanunu sistematiğini önemli ölçüde etkileyecek; genel af, adil yargılanma, etkili başvuru yolları gibi evrensel hukukun temel taşı olan konularda yasa yerine OHAL KHK'sı ile yapılan düzenlemeler, hukukun işleyişini ve dengeleri bozacağı gibi, toplumu kaosa sürükleyecek potansiyeli nedeniyle sorunludur.
Ömür boyu hapis cezası baskısı altında yargılanan bir çok sanığın kendisini müdafisiz savunması anlamına gelecek değişikliğin insanı ezen yanı bir yana, adil yargılanma hakkının kısıtlanması ve savunmanın değersizleştirilmesi gibi ağır etkileri olacağı unutulmamalıdır.
Türk Ceza Kanunu'nda yer alan muadil düzenlemeler varken, KHK ile ve çerçevesi çizilmeden 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünün bastırılmasına katılan herkesi kapsar şekilde ''kriminal, idari ve hukuki sorumsuzluk'' içeren yeni bir düzenlemeye gidilmesi, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan belirlilik ilkesine aykırıdır. Ayrıca bu düzenleme, kamuoyunda iç çatışma potansiyeli taşıdığı tartışmalarını da ateşlemiştir.
Çeşitli ülkelerde düşman ceza hukuku mantığıyla sanıkların duruşmalara tektip elbiseyle getirildikleri bilinmektedir. Ancak, bu uygulamanın tutuklu olan ve olmayan sanıklar arasında eşitsizlik doğuracağı gibi, yazı nedeniyle kolaylıkla terör sanığı olunabilinen sistemlerde insani bir uygulama olmayıp, adil yargılanma hakkı açısından bir geriye gidiş olacağı, segbis nedeniyle yargılamaların uzadığı ülkemizde, 1999 cezaevi krizleri gibi yeni krizlere yol açma potansiyeli bulunduğu apaçıktır.
Yargıçlar Sendikası olarak, çocuklarımıza eşit yurttaşların hukuk güvenliği içinde olacakları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve Anayasamızın güvencesinde bir gelecek bırakmak adına, olağanüstü hal uygulamasının derhal sonlandırılması, KHK'lar ile yapılan uygulamalardan dönülerek TBMM'nin etkin şekilde devreye sokulması en büyük temennimizdir.
YARGIÇLAR SENDİKASI