BASIN AÇIKLAMASI
Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dinamiklerine zarar verecek bir düzenlemenin Resmi Gazete'nin 14 aralık 2019 tarih 30978 sayısında yer aldığı görülmüştür.Ne yazık ki kamuoyu dikkatinden kaçmış ve yeterince tartışılmamıştir.
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim ⁶Standartları Kurumu tarafından oluşturulan 12\12\2019 karar tarihli Faizsiz Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler için Etik Kuralların Yayınlanması Konulu Kurul Kararının incelenmesinde yer alan düzenlemeler ilginç ve üzücü ibareler içermektedir.
Kararın 1 nolu giriş bölümünde Muhasebe mesleğinin İslam dini ve Kuran içerisindeki yeri konusunda ayetlere ve hadislere de dayalı olarak açıklama yapıldıktan sonra, etik kuralların ahlaki açıdan ikna gücüne sahip olabilmesi için bu kuralların temel ve ilkelerinin dayanabileceği sağlam ve meşru bir kaynağının olması gerektiği, böylece kuralların getirdiği hükümlere uyulması için gereken dayanağın sağlanmış olacağı, fıkhi ilke ve kuralların bu etik kurallara amaçları bakımından diğer tüm saiklerin üzerinde sürekli ve değişmez dini kaynaklı potansiyel bir yaptırım gücü sağlayacağı, müslüman toplumların ahlak ve değer anlayışlarının bu mesleği etkilemesi gerektiği, bu sebeple İslam ahlakı ve değerlerinin denetçinin karakterine ve davranışlarına yansıması gerektiği, mesleki kuralların, fıkhi ilke ve kurallara aykırı olmaması halinde uygulanabileceği vurgulanmıştır.
2 nolu bölümde Denetçiler için Etik İlkeler başlığı altında 5\2 nolu paragraf ile meşruiyet kaynağı olarak Denetçinin mesleki görev ve hizmetlerini yerine getirmesi ile ilgili her hususun fıkhi ilke ve kurallara uygun olduğundan emin olması, 5\5 nolu paragraf ile Denetçinin tutum ve davranışlarının, Fıkhi ilke ve kurallardan kaynaklanan inanç değerleri ile tutarlı olması, 5\6 nolu paragraf ile dini meşruiyet ve inanç esaslarına göre davranma gibi diğer ilkelerin tamamen İslami esaslara dayandığı belirtilmiştir.
3 nolu bölümde 6\2 nolu paragraf ile Denetçinin mesleki görev ve hizmetlerin yerine getirilmesi ile ilgili her hususun dini meşruiyetini doğrulamakla sorumlu olduğu, bu bağlamda her zaman Allah-u Teala’ya topluma, mesleğine müşterilerine ve kendisine karşı sorumluluklarını göz önünde bulundurulması gerektiği, fıkhi ilke ve kuralları bilmekten sorumlu olduğu, FFK’nın faizsiz finans danışma komitesi tarafından belirlenen Fıkhi ilke ve kuralları dikkate alarak denetlediği olaylarn dini meşruiyetini doğrulamaktan sorumlu olduğu, meşruiyeti belirlerken Fıkhın resmi referans çerçevesi teşkil etmesi dolayısıyla danışma komitesi tarafından belirlenen Fıkhi ilke ve kurallara bağlı kalmaktan sorumlu olduğu, Fıkhi ilke ve kurallara uygun olmayan bir davranış, kanunlara veya mesleğe ilişkin yerleşik uygulamalara uygun olsa dahi meşru sayılmayacağı, Denetçinin Fıkhi konular hakkında yeterli düzeyde bilgi sahibi olması gerektiği, ulusal ve Uluslar arası mevzuatın Fıkhi ilke ve kurallara aykırı olmadığı hallerde uygulanabileceği, dini değerlerle tutarlı olması gerektiği, kıyamet gününde Allah-u Teala’ya hesap vereceğinin sürekli bilincinde olması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda kısmen alıntılanan karar metninden anlaşıldığı üzere, karar kapsamında Denetçi görev yaparken ulusal ve uluslararası mevzuatın çerçevesinde değil, çelişmesi halinde Fıkhi kurallar çerçevesinde uygulama yapması, bu amaçla iyi derecede fıkıh bilgisine sahip olması, danışma komitesinin bu çerçevede belirlediği kurallar çerçevesinde hareket etmesi ve meşruiyet kaynağını dini çerçevede araması gerektiği bir çok yerde vurgulanmaktadır.
Öncelikle bu düzenleme Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırıdır.
Bilindiği gibi;
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’mızın 2. maddesinde kayıt ve teminat altına alındığı üzere; ‘’...toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, Laik ve sosyal bir Hukuk Devleti’dir.’’
Maddenin atıf yaptığı ve Anayasanın ayrılmaz parçası olan Başlangıç kısmında da, millet iradesinin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı, üstünlüğün ancak Anayasa ve Kanunlarda bulunduğu, hiçbir fazliyetin Atatürk ilke ve inkılapları ve Medeniyetçiliğinin laiklik ilkesi gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı açıkça vurgu ve ifade edilmiştir.
Yine bu düzenleme modern toplum gereklerine aykırıdır.
Modern toplumlarda iktidarın ve düzenlemelerinin meşruiyet kaynağı din veya din kaynaklı başka bir olgu olarak belirlenemez. İktidarın meşruiyetini dinden alması, her türlü siyasi iktidara da kutsiyet atfedeceğinden egemenin sınırsızlığını da ele vermektedir. Meşruiyet kaynağı dinde arandığında, din toplumsal ilişkileri düzenlemede otoriteyi tahkim etmenin aracı olarak kullanılmakta ve bu husus teokratik bir düzene zemin sağlamaktadır.
Ayrıca bu düzenleme subjektif ve keyfi uygulama ve kadrolaşmaya zemin sağlama tehlikesi taşımaktadır.
Danışma Komitesine atfedilen Fıkhi kuralları uygulamayı denetleme, bu amaçla seçilecek Denetçilerin Fıkhi konulardaki eğitimlerinin sorgulanması şeklinde belirlenen hükümler metinde bazı yerde vurgulanan işini ehline verme ve liyakat ilkeleri kaygıları ile açıkça çelişmektedir.
Diğer yandan bu düzenleme mevcut ulusal ve uluslararası mevzuat ile mevcut uygulama çerçevesinde tamamen gereksizdir.
Konu hakkında TÜRMOB tarafından 22\12\2019 tarihli açıklama da bu yöndedir. Bu açıklama ile Bağımsız denetçilerin tamamının meslek mensupları(yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir) olduğu, mevcut düzenlemelerde yer alan hususların yalnızca bağımsız denetçilere atfedilerek yayınlanmasının uygulamalarda tereddütlere yol açacağı TÜRMOB mensuplarının Uluslararası Muhasebeciler Fedarasyonunun(IFAC) bünyesindeki Uluslararası Etik Standartları Kurulu tarafından yayımlanan ilkeler çerçevesinde görev yaptığı vurgulanmıştır.
Hal böyleyken;
Yukarıda açıklandığı üzere, faydalı herhangi bir amaca hizmet etmediği düşüncesinde olduğumuz, Anayasa’ya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel değerlerine ve modern toplum gerekleri ve gelişimine aykırı, meşruiyeti başka zeminde arayan, subjektif değerlendirmelere, kuşkulara ve kadrolaşmaya yol açacağı muhakkak olan kararı kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
YARGIÇLAR SENDİKASI